Elmalılı Türkçe Meali Maide 7 - Allah'ın, üzerinizdeki nimetini ve "İşittik, itaat ettik" dediğinizde sizden aldığı ve kendisiyle sizi bağladığı ahdini hatırlayın.
Allah'tan korkun, çünkü Allah göğüslerin özünü çok iyi bilir.
Beydavî Tefsiri Maide 7-وَاذْكُرُواْ نِعْمَةَ اللّهِ عَلَيْكُمْ وَمِيثَاقَهُ الَّذِي وَاثَقَكُم بِهِ “Allah’ın üzerinizdeki nimetini ve sizi kendisiyle bağladığı misakını hatırlayın.”
Allah'ın İslâm ile sizin üzerinizde olan nimetini hatırlayın ki, bu hatırlama size Mün’imi hatırlatsın ve O’na şükür için rağbetinizi uyandırsın.
Ayette bahsedilen misak,
Hz. Peygamberin Müslümanlardan aldığı sözdür.
إِذْ قُلْتُمْ سَمِعْنَا وَأَطَعْنَا
“Çünkü “işittik ve itaat ettik” demiştiniz.”
Müslümanlar hem kolay hem zor günde, hem hoşlandıkları hem de nefislerine zor gelen hâllerde peygamberi dinleyip itaat edecekleri hususunda biat ettiler.
Ayet, Akabe veya Rıdvan biatına işaret de olabilir.
Allah, kalplerde gizli olanları da bilir, ona göre karşılık verir.
Nerede kaldı açıktan işlediklerinizi bilmesin?
Mahmut Usta Osmanoğlu (Kur'an-ı Mecid) Maide 7. Allâh’ın, üzerinizde bulunan (İslâm) nimetini ve kendisiyle alâkalı olarak sizinle sağlamca sözleşmiş bulunduğu o güçlü sözünü hatırlayın ki, hani siz: “İşittik ve itaat ettik!” demiştiniz! (Nimetleri unutma ve söz bozma gibi konularda) Allâh’tan hakkıyla sakının.
Çünkü şüphesiz Allâh, göğüslerin sahip olduğu şeyleri (kalplerin barındırdığı tüm sırları, niyet ve inançları hakkıyla bilen ve bundan dolayı her kese hak ettiği ce z ayı verecek olan bir) Alîm’dir.
Ali Arslan (Büyük Kur’an Tefsiri) Maide (7) «Allah'ın sizin üzerinizdeki nimetini, «işittik ve itaat ettik» dediğiniz zaman, sizi bağladığı o misakini, hatırlayınız...»
Bu âyetin izahı: Allah'ın müslümanlardan aldığı söz, müslümanların Resûl-ü Ekreme biat etmeleridir.
Onlar peygambere itaat edecek, onu dinleyecek ve sözünden çıkmayacak diye peygambere biat ederlerdi.
Nitekim eshab-ı kiram şöyle biat ederlerdi:
«Biz keyifli olduğumuz devrelerde (genişlikte) keyfimize gitmediği zamanlarda, (darlıklarda) ve aleyhimizde olduğu zamanlarda da peygambere itaat etmek ve onu dinlemek üzere biat ettik.
Ve emrin ehline karşı çıkmamaya dair de biat ettik.»
Bu âyette bahsedilen misaktan maksad, ikinci Akabe'de, Peygamberliğin on üçüncü senesinde Ensarın Peygambere gelip: «Biz, genişlikde, darlıkda, keyifli ve keyifsiz vakitlerimizde seni dinlemek ve itaat etmek hususunda sana biat ediyoruz.» dedikleridir.
Hadisi Buharı ve Müslim, Ubbade bin Samit'ten rivayet etmişlerdir.
Veya Hudeybiye'deki ; beya'tturrîdvan'dır, demişlerdir.
Eğer bu misak, zahirde Peygambere verilmiştir.
Niçin Allah'a izafe olunuyor, denirse, cevap şudur:
Çünkü bunun dönüşü Allah'adır.
Nitekim Cenab-ı Hak: «Şüphesiz seninle biat edenler ancak Allah'a biat ederler» (el-Feth: 10) buyurmuştur.
Elmalılı Hamdi Yazır Tefsiri
Maide 7- Özetle, nimetin artması şükür ile, şükür de nimeti unutmamakla ayakta duracağından bu temizlikleri yapınız ve Allah'ın size olan nimetini ve özellikle İslâm nimetini unutmayınız, zikir ve fikrinizden çıkarmayınız, daima anmakla şükrediniz ki, namaz bu şükür cümlesindendir.
Ve o mîsakı anıp îfa ediniz ki, Allah onunla sizi "işittik ve itaat ettik" dediğiniz zaman belgelemiş, sağlamlaştırmıştı.
Burada Bakara sûresinin sonundaki: "İşittik, itaat ettik! Rabbimiz, bizi bağışlamanı dileriz!
Dönüş sanadır" (Bakara, 2/285) iman ve belgelemelerine bir işaret bulunduğu açıktır.
Bu mîsaktan maksat, Akabe gecesinde ve Beyatu'r-Rıdvan'da vaki olan mîsak (anlaşma) olduğu ve Peygamberimiz ile olan bu mîsakın Allah'a isnad edilmesi "Muhakkak ki sana beyat edenler, söz verenler, gerçekte Allah'a beyat etmektedirler." (Feth, 48/10) âyetinin delaletine dayanmış bulunduğu da söylenmiş ise de, bunun âlemin yaratılması ve Âdem'in hilkati konularının içinde olup, Fatiha'da "Ancak sana ibadet eder ve ancak senden yardım dileriz" (Fatiha, 1/4) diye aktedilen ve sonra ağır ağır bütün müslümanların Peygamber'e kolay ve zor, sevinç ve keder, bütün durumlarda işitmek ve itaat etmek esası üzere iman, ittiba ve bey'atlarıyla belgelenen ve dolayısıyla bütün anlaşmaları içine alan ezelî ahd olması daha açık ve daha tercih olunandır.
Mücahid, bu mîsakdan maksad, A'raf sûresinin 172. âyetinde açıklanan "Ben sizin Rabbiniz değil miyim? "Evet" dediler" (A'raf, 7/172) anlaşması olduğunu;
Süddî de, Allah Teâlâ'nın tevhid ve şeriatler hakkında tayin etmiş olduğu aklî ve şer'î deliller olduğunu söylemiş ve ilm-i kelâmcıların çoğunluğu bunu tercih etmişlerdir ki, bunların hepsi aynı yoruma dönüşürler.
Çünkü asıl mîsak birdir.
Fazlalaşan bunun çeşitli şekilde belgelenmesidir.
Bu hatırlatmanın özeti, "sözleşmeleri yerine getirin" gereğinin kabulü geçmiş olduğunu hatırlatmakla yerine getirilmesini belgelemektir.
Şu halde mânâ şöyle demek olur: Yaratılışınızın bütün geçmiş safhalarında ve mutlak acizliğinizin hüküm sürdüğü varlığınıza ait devrelerinizde, fıtrat olarak bağlanmış olduğunuz ve sonra ihtiyaçlarınızın sıkıştırdığı, emellerinizin kaynaştığı şuurlu demlerinizde akıl ve fikrinizle samimi kalbinizden kopan yalvarmalarınızla "işittik ve itaat ettik" diye kuvvetli sözleşmelerle belgelediğiniz o kulluk sözünü, semerelerini vermeye, nimetlerine ermeye başladığınız genişlik günlerinde ve başarılı olduğunuz sırada unutuvermeyiniz de, o İslâm nimetini ve iman hidayetini teşekkür zevkiyle anıp, akitlerinizi tamamen yerine getirin, ve Allah'dan korkunuz da, bunları unutup nankörlük etmeyiniz, kalbinizi bozmayınız, Çünkü "Allah sinelerinizde gizlenen en gizli şeyleri bilir."
Şu halde yalnız cisim ve görünüşle ilgili temizlik ile değil, hem cismanî, hem rühanî, hem zahirî, hem batınî tam bir temizlik ile temiz ve pak olarak olgun bir kullukla Allah'ın huzuruna geliniz ve nimetin tamamına erip şükrediniz.
Kurtubi Tefsiri
Maide 7- Allah'ın size verdiği nimetini ve: "Dinledik ve itaat ettik" dediğiniz zaman sizi andı ile bağladığı o «özünü de hatırlayın ve Allah'tan korkun.
Şüphe yok ki Allah, göğüslerde gizleneni çok iyi bilendir.
Yüce Allah'ın: "Allah'ın size verdiği nimetini ve: Dinledik ve itaat ettik" dediğiniz zaman sizi andı ile bağladığı o sözünü de hatırlayın..." buyruğunda sözü geçen "söz ve misak"ın, yüce Allah'ın: "Hani Rabbin, Adem oğullarının sırtlarından... zürriyetlerini çıkarıp almış. (el-A'raf, 7/172) buyruğunda geçen söz olduğu söylenmiştir ki, bunu Mücahid ve başkaları söylemiştir.
Bizler böyle bir sözün alındığını her ne kadar hatırlamıyor isek dahi, doğru sözlü yüce Rabbimiz bize bunu haber vermektedir.
Dolayısıyla bizden alınan böyle bir söze bağlı kalmakla emrolunmamız mümkündür.
Bu buyruğun Tevrat'ta kendilerinden alınan sözleri gereği gibi korumak üzere yahudilere bir hitab olduğu da söylenmiştir.
İbn Abbas, es-Süddî gibi müfessirlerin çoğunluğunun kabul ettiği görüşe göre ise bu, (ashab-ı kiram'ın) Râsulullah (sav) ile yaptıkları hoşlarına giden ve gitmeyen hususlarda onu dinleyip itaat edeceklerine dair verdikleri söz ve misaktir.
Onlar, Hz. Peygambere dinledik ve itaat ettik; demişlerdi.
Nitekim, Akabe gecesi ve ağacın altındaki bey'at de böyle cerayan etmişti.
Yüce Allah da bunu, kendi zatına izafe ederek şöyle buyurmuştur: Ancak Allah'a bey'at etmiş olurlar..." (el-Feth, 48/10) diye buyurmuştur.
Ashab-ı kiram, Rasulullah (sav)'a Akabe yakınlarında, bizzat kendilerini, hanımlarım ve evlatlarını korudukları gibi onu da korumak, ashabı ile birlikte kendilerine hicret etmek üzere bey'atleştiler.
Ona ilk bey'at eden el-Berâ b. Ma'rûr olmuştu.
Rasulullah (sav) lehine işi sağlama bağlamak ve bu hususta anılan akdi oldukça sıkı tutmak hususunda oldukça övülmeye değer bir konumu olmuştu o gece.
"Seni hak ile gönderen adına andolsun ki, kendi çoluk çocuğumuzu ne şekilde koruyor isek seni de o şekilde koruyacağız... "
Bu buyruk, (sûrenin baş tarafında yer alan) yüce Allah'ın: "Akidleri yerine getirin." (el-Mâide 5/1) buyruğu ile ilişkili bulunmaktadır.
Onlar, verdikleri sözlere bağlı kaldılar.
Allah, peygamberlerine ve İslama yaptıkları hizmetlerin mükâfatlarını versin, onlardan razı olsun ve onları razı etsin.
"Ve Allah'tan korkun" yani, O'na muhalefet etmek hususunda ondan korkun.
Çünkü O, her şeyi bilendir.